FRİEDRİCH ENGELS
ANTİ-DÜHRİNG
Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor
ANTİ-DÜHRİNG
H.
URGAN
Engels'in ölümsüz yapıtı
olmasaydı, bugün Dühring adını dünyada kaç kişi bilecekti acaba?
Çürütülmüş teorik temeli ve
yapıtlarıyla birlikte, Alman sosyalist hareketin bir döneminin bu "yıldızı
parlak" kişiliği; şimdi Marksizm karşısında aldığı tarihsel yenilgi ile
belleklerimizde yaşıyor.
Anti-Dühring'in önemini
anlayabilmek için, yazıldığı siyasal koşulları iyi bilmek gerekiyor.
Bilindiği gibi, Almanya'da
devrimci hareketin başlangıç noktası 1848 Devrimidir. Mutlakiyet rejimine
son vermek için ayağa kalkan kitleler, burjuvazinin ihaneti ile
yenilmişlerdi. Ve artık bundan böyle işçilere karşı varolan cephenin bir
kutbunda salt feodalite değil; işçi sınıfına karşı her türden gericilikle
birleşmiş olan burjuvazi de açıkça yerini almıştı.
1848 Devriminde işçiler;
tıpkı aynı yılın Haziran'ında barikatlarda yiğitçe çarpışıp yenilen
Fransız sınıf kardeşleri gibi coşku, kendiliğindencilik ve teorik
perspektif yoksunluğu ile yerlerini almışlardı. Kaderleri de, bu yüzden
aynı oldu. Komünist Manifesto'nun henüz yeni yayınlanmış olması (Şubat
1848) ve Komünistler Birliği'nin henüz bir kesim üzerinde etkili olması;
devrimde proletaryanın kendi bağımsız bayrağını yükseltmesini
engellemişti. Alman proletaryasının, henüz, gerçek bir sanayi proletaryası
olarak gelişmemişliği, köylü-esnaf konumu da, bu sonuçta önemli bir yer
tutuyordu.
1850-1870 yılları arası,
Almanya'nın tarımsal bir ülkeden, dünyanın en gelişmiş sanayi ülkelerinden
biri durumuna dönüştüğü yıllardır. Bu sınai gelişme, bağrında her türlü
baskı ve zorbalığı geliştirerek gerçekleşmiştir. Toplumda proleterleşme
süreci yoğunlaşırken; işgünü uzar, ücretler düşer, kadın ve çocuk emeğinin
sömürülmesi korkunç boyutlara varır. Buna karşılık sendikalar ve her
türden mesleki örgütlenme yasaktır. Prusya mutlakiyetçiliği, 1852
yargılamaları ile Almanya'da komünist örgütlenmeye etkisini yıllarca
sürdürecek bir darbe vurmuştur.
23 Mayıs 1863'te Leipzig'de
toplanan Alman Emekçileri Genel Birliği, Alman işçi hareketinde bir dönüm
noktasıdır. Lassalle önderliğinde kurulan bu parti, sınıfın önüne iki
temel hedef koyuyordu: Birincisi tek dereceli ve gizli oyla seçilmiş bir
parlamentonun kurulması (ki bu talep, burjuva demokrasisinin sınırlarından
taşmayan bir taleptir); ikinci olarak devlet yardımı ile üretim
kooperatiflerinin örgütlenmesiydi. Bu talep, açıkça, devleti sınıflar üstü
gören oportünist bir görüşü yansıtıyordu. Ayrıca, Parti'de kendisini
olağanüstü yetkilerle donatmış olan Lassalle, sınıfın sorunlarını,
kendisinin Bismarck ile görüşerek çözeceğini söylüyor, sınıfı kendi
örgütlediği yönetici komitenin emrindeki bir sürü gibi düşünüyordu.
Doğaldır ki, işçiler bu
partiye sıcak bakmadılar ve Parti süreç içinde büyük üye kaybına uğradı.
İşçiler, Lassalle'cı partide değil, kendi oluşturdukları sendika ve
derneklerde örgütlendiler.
İşçilerin iteklemesi ve
sürece müdahale gereksiniminin artması ile Bebel ve Liebknecht gibi
önderler 7-8 Ağustos 1869'da gerçekleştirilen Eisenach Kongresi ile gerçek
bir işçi sınıfı partisi yolunda ilk adımı attılar. Lassalle'cı
etkilenmelerine karşın, parti programı, Enternasyonal Tüzüğü'nden
esinlenerek hazırlanmıştı ve Marx'la Engels bu partinin kuruluşunu
olumladılar.
Gitgide gerileyen Lassalle'cı
akım, yok oluşunu önleyebilmek için Parti'ye birlik çağrısı yaptılar ve bu
temelde 1875 Mayıs'ında Gotha Kongresi toplandı.
Kongre, umulanın aksine,
kabul ettiği teorik platformuyla Lassalle'cı görüşün egemenlik kazandığı
bir organa dönüştü. Pratiğin cesur savaşçıları ve önderleri, teorik
gerilikleri ile Lassalle'cı oportünizme teslim oldular.
Komünistlerin teorik
geriliği, her zaman için oportünistlerin eline güçlü bir silah vermiştir.
Bu kez de öyle olmuştu. Marx ve Engels, Gotha Programını şiddetle
eleştirirler. Paris Komünü'nün dersleri ışığında proletarya diktatörlüğü
ve kapitalizmden komünizme geçiş konularındaki düşüncelerini sistemli bir
şekilde ortaya koyarlar.
Teorik ve felsefi yetkinliğin
önemi, hemen ardından bir kez daha bütün çıplaklığı ile kendini ortaya
koyar. 1876 sonrasında ortaya Eugen Dühring çıkar. Bebel, Liebknecht
dahil, birçok önemli önderi peşine takabilecek "yepyeni" ve "bilimsel" (!)
teorileri ile sahnede yerini alır.
Bay Dühring, 1865'ten beri
Berlin Üniversitesi'nde Privat-Dozent'tir. (Alman Üniversitelerinde kürsü
sahibi olmayan öğretim görevlilerine verilen ad.) Başlangıçta burjuva
pozitivist formasyonda ve Bismarck'la içli dışlı olan Dühring,
beklentileri ve profesör olma umudu gerçekleşmeyince, birden düzenden
kopar (!) ve sosyalist olduğunu açıklar. Paris Komünü'ne sahip çıkar.
Derslerinde devrimci şairlerin şiirlerini okumaya başlar. Coşkulu ve
karizmatik yapısı, kısa zamanda genç aydın çevrelerde olduğu gibi,
sosyalist işçi çevrelerinde de etkisini gösterir. "En köktenci bilim adına
konuşan" bu "devrimci radikal" kişilik, döneminin önderleri üzerinde hızlı
bir çekim merkezi oluşturur. Hegel diyalektiğinin eleştirisi ile başlayan
ve ustaca gizlenen oportünist görüşleri, Marx'a sahip çıkar gibi görünür.
Marksizmi revize eden ve çarpıtan bir dizi görüşlerin peşpeşe
sıralanmasıyla sürer. Dönemin en ünlü işçi sınıfı önderleri olan
Bernstein, Most, Fritsche, Bebel ve Liebknecht, onun yapıtlarını "Marx'ın
Kapital'inden sonra, yaşadığımız çağın iktisat alanında ürettiği en iyi
şeyler arasında" sayarlar. Liebknecht'in yönettiği Parti'nin resm” yayın
organı Volksstaat'ın sayfaları, onun gerici ve idealist sosyalizm
anlayışının propaganda aygıtına dönüşür.
Marx ve Engels'in uyarılarına
rağmen, Parti önderliği, onun görüşlerinin anti-diyalektik ve oportünist
özünü kavrayamazlar. "Sol saflarda" bir Dühring hayranlığı bünyeyi
sarmalamaktadır.
Dühring'in 1875'e kadar
Marx'a sahip çıkar havasında tezgahladığı oportünist görüşleri, 2 Mart
1875'te Volksstaat'ta yayınlanan, Ekonomi Politik ve Sosyalizmin Eleştirel
Tarihi adlı yapıtından, Paris Komünü ile ilgili olan kısmında çarpıtarak
açıkça Marx'a saldırması ile yeni bir aşamaya girdi. Başta Liebknecht,
Marksizme bağlı kesimler, artık yavaş yavaş Engels'in eleştirilerinin
haklılığını kavramaya başlamışlar; Dühring'in defterini dürmesi için
Engels'e sık sık yazar olmuşlardı.
1876 başında, Dühring'in
zararlı etkilerini anlatan birçok mektup Engels'in eline geçince, Engels,
sonunda bu "ekşi elma"yı ısırmaya karar verdi. Anti-Dühring'in yazılması
iki yıldan fazla bir zaman aldı. Yapıt 1878 Ocak'ından Temmuz'una değin
parti yayınında bölüm bölüm yayınlandı. Daha yayınlanmaya başlar başlamaz
Dühring'in prestiji sarsılmaya başlamıştı. Böylece, teorinin ve sağlam bir
teorik temelin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor: Anti-Dühring, partiyi
üstün bir teorik bağla yeniden doğru rotasına yöneltiyor, kadroları
birbirine bağlıyordu.
Dühring, Carey'i övmek için
"Carey, Ekonomi Politik ve Toplumsal Bilimleri Altüst Ediyor" adlı bir
yazı kaleme almıştı. Engels, hem buna nazire olsun diye, hem de Dühring'le
inceden alay etmek için yapıtına: Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor
adını veriyordu. Ancak bu kez "altüst" etmek "canına okumak" anlamında bir
olumsuzlamadır.
Dühring'in metafizik özünü
açığa çıkaran bu yapıt, aynı zamanda bilimsel sosyalizmin ilk kapsamlı
derlemesi niteliğindedir. Bu yüzden Dühring'e verilen yanıtların çok
üzerinde bir teorik ve felsefi niteliğe sahiptir. Lenin, Anti-Dühring'in
"felsefe, doğa ve toplum bilimleri alanındaki çok önemli sorunları
çözümlediği"ni yazarken, bu noktaya parmak basmaktadır.
Marx, yapıtı konusunda
Engels'e elinden gelen yardımı yapar. "Ekonomi Politik" başlıklı ikinci
kısmın yazımı esas olarak Marx'ın kaleminden çıkmıştır.
Almanya'nın o günkü teorik ve
felsefi düzey düşüklüğünde, Engels'in yapıtına birinci bölüm olarak
"Felsefe"yi seçmiş olması ilginç ve düşündürücüdür. Bunu bilerek yapmıştır
ve okuyucusunu en zor alandan kavrayarak kendi düzeyine yükseltmek ister.
Evren, doğa, düşünce, bilinç ve sınıflar mücadelesi alanlarına materyalist
bir ayna tutarak bir yandan felsefenin idealist kabuğunu kırar, onu,
diyalektik materyalizmin bir bileşeni olan kendi olması gereken yerine
oturtur; diğer yandan da mekanik materyalizmin ve pozitivizmin idealist
özünü ortaya çıkarır ve yargılar. Toplumsal gelişme ile düşünsel
gelişmenin diyalektik bağını çürütülemez bir şekilde ortaya serer. Dühring
ve yandaşlarının kibirli teorileri, Engels'in açık ve anlaşılır anlatım
tarzı ile tuzla buz olur.
Evren Şeması, Doğa Felsefesi
/ Uzay ve Zaman, Organik Dünya, Ahlak ve Hukuk / Ölümsüz Doğruluklar,
Ahlak ve Hukuk / Eşitlik, Ahlak ve Hukuk / Özgürlük ve Zorunluluk,
Diyalektik / Nicelik ve Nitelik, Diyalektik / Yadsımanın Yadsınması
başlıklı "Felsefe" konulu birinci bölümde materyalist felsefenin mükemmel
bir anlatımı vardır. Özellikle "Özgürlük ve Zorunluluk" üzerine ortaya
koydukları ile bugün de her türden liberal özgürlük anlayışlarının
karşısında önemli bir barikat durumundadır.
İkinci kısım, "Ekonomi
Politik" başlığını taşır. Konu ve Yöntem, Zor Teorisi I, Zor Teorisi II,
Zor Teorisi III, Değer Teorisi, Yalın Emek ve Bileşik Emek, Sermaye ve
Artı-Değer I, Sermaye ve Artı-Değer II, Doğal İktisat Yasaları / Toprak
Rantı, Eleştirel Tarih Üzerine bölümlerinden oluşur. Kapital'in temel
ekseninde Dühring'le tartışan Engels; bir bütün olarak insanlığın sınıf
mücadelelerinin tarihine de ışık tutar. Burjuva demokratik devrimlerinin
gelişimi, mülkiyet ve paylaşım ilişkilerine değinerek toplumun zorunlu
dönüşüm yasalarını işler. Dühring ve Dühringvari küçük burjuva
teorisyenlerin aslında kapitalizmin özüne değil, "kötü yönlerine" düşman
olduklarını belgeleriyle ortaya koyar.
Üçüncü kısım olan
"Sosyalizm"de Tarihsel Bilgiler, Teorik Bilgiler, Üretim, Bölüşüm,
Devlet-Aile-Eğitim bölümleri vardır. Bu bölümlerde Komünist Manifesto ve
Komünizmin İlkeleri ile başlayan teorik önermelerin, 1848-1850 devrimleri
ve 1871 Paris Komünü ışığında daha da derinleştirilmiş bir derlemesini
görüyoruz. Bu bölümde de yine Dühring'in "karşı olduğu" kapitalizmi nasıl
kutsadığını görürüz.
Son bölüm olan "Anti-Dühring
İçin Elyazmaları" kısmı ise, Dühring'in çeşitli yapıtlarından alıntılar ve
bu konularda Engels'in tuttuğu notlardan oluşur. Ciddi bir araştırma
çalışması için örnek bir kısımdır.
Anti-Dühring günümüzde iki
açıdan önemini koruyor: Birinci olarak, sosyalizmin tarihi boyunca
yazılmış ilk ve günümüzde de önemini koruyan en yetkin felsefi ve teorik
yapıtlardan biri olması ile.
İkinci olarak da Dühring
örneğinde gördüğümüz gibi, sağlam bir Marksist birikimin olmadığı
koşullarda, oportünizmin kaçınılmaz gelişiminin engellenemeyeceği; salt
yürekli ve inançlı olmanın doğru bir siyasal hatta yeralmaya yetmeyeceği
gerçeği ile.
Ülkemiz tarihinin Dühringleri
az mı sizce?
Özgürlük Dünyası,
Nisan 1996, No: 54.
|