DOĞANIN
DİYALEKTİĞİ
AİLENİN, ÖZEL MÜLKİYETİN VE
DEVLETİN KÖKENİ
ANTİ-DÜHRİNG
ÜTOPİK
SOSYALİZM VE BİLİMSEL SOSYALİZM
LUDWIG FEUERBACH VE KLASİK ALMAN
FELSEFESİNİN SONU
TARİHTE ZORUN ROLÜ
KÖYLÜLER SAVAŞI
ALMANYA'DA DEVRİM VE
KARŞI-DEVRİM
İNGİLTERE'DE EMEKÇİ SINIFIN
DURUMU
KONUT SORUNU
BÜRO İLE BARİKAT ARASINDA
KOMÜNİZMİN İLKELERİ
HAKİKİ SOSYALİSTLER
|
FRİEDRİCH ENGELS
BÜRO İLE BARİKAT ARASINDA
Mektuplarda Bir Yaşam
'BÜRO İLE BARİKAT
ARASINDA'
DEVRİMCİ
YAŞAM
YAŞAR ÖZTÜRK
Devrimciler, düşünceleri
kadar yaşamlarıyla da örnek olur. Düşünürler de öyle. Felsefe tarihine
bakıldığında imparatorların, kralların "himayesi" altında yaşayan ve bu
yaşama göre üreten bir sürü laf ebesi ile karşılaşılır. Yaşamlarındaki
bulanıklık düşüncelerine de yansıyan bu düşünürler, Osmanlı zamanında
sarayın avlusunda en süslü şiirler yazan toplumun belleğinde hiçbir iz
bırakmayan şairler ile aynı soydandır. Günümüzde de sabun köpüğü gibi
yükselen ardılları da yok değil. Elbette ki aykırı düşünmek zor ve bedeli
ağır olan bir şeydir. Ancak kişinin kendi kişiliğinin ve düşüncesinin
katili olmaması, kendisi ile barışık olması her şeyden önemlidir.
101 yıl önce 5 Ağustos günü
gözlerini yaşama yuman Friedrich Engels'in mektuplarından oluşan Büro İle
Barikat Arasında, Mektuplarda Bir Yaşam onun 100. yaşına bir
armağanmışçasına Sol Yayınları tarafından Türkçe yayınlandı. Necla Kuglin
ve Jörg Kuglin tarafından Almancadan Türkçeye kazandırılan bu yapıtta Fred
Westphal'ın desenleri de yer alıyor. Kate Schwank ve Lotti Reiher'in
sunusu ile başlayan yapıtta doğumundan ölümüne kadar Engels'in yaşamından
mektupları ile portreler çiziliyor. Kronolojik bir yaşamöyküsünün de
sonuna eklendiği kitapta, kaynakça, açıklayıcı notlar ve adlar dizini tüm
Sol Yayınlarında olduğu gibi bu yapıtta da yer alıyor.
Marx, Engels sözcükleri
sadece kapital, sömürü, emek, artıdeğer vb. ile sınırlanmamalı. Onurlu
yaşamların, güzel dostlukların ve yüce bir aşkın öncülüğüdür de. Büro İle
Barikat Arasında'yı okuduğunuzda Ferhat'ın dağları delerek, Mecnun'un
çölleri aşarak sevdiğine kavuştuğu süreci, Engels'in yıllarını verdiği
kuşatmadan kurtulduğu günde özgürlüğüne kavuştuğunda elde ettiğini
göreceksiniz. Yalansız riyasız, içinde hiçbir ihanetin ve bencilliğin
bulunmadığı bir dayanışmanın ve özverinin, yüreklerin ve beyinlerin
kucaklaşmasını hissedeceksiniz.
Friedrich Engels 28 Kasım
1820 tarihinde Almanya'nın Barmen kentinde doğdu. Babası bir dokuma
imalatçısıydı. Oğlunun "bezirgan" olmasını istedi. Engels 19 yaşında iken
E. Oswald takma adıyla yazarak yaşamı kucakladı. Babası, aile ticari
geleneğini yaşatması; ilerde işlerin başına geçmesi ve o dönemde
Almanya'daki gelişmelerden uzak durması düşüncesiyle onu İngiltere'ye
gönderdi. Engels İngiltere'de Çartistlerle ve daha sonra evleneceği
İrlandalı işçi Mary Burns ile tanıştı. Fırat ve Dicle'nin buluşarak,
birbirine karışarak güçlerine güç kattığı gibi Engels Almanya'ya geri
dönerken Paris'te Marx'la buluştu. Paris'ten dönerken aklından geçen tek
şey Marx'la sadece düşünceleri değil yaşamı da paylaşmaktı. Devrimci
borçlar, yardımlarla yarım ve aksak yürüyecek olan çalışmaların tam
sürmesi gerekti. Hiç düşünmeden 20 yılını sattı. "Mısır tutsaklığı" diye
adlandırdığı süreci yaşamaya, "lanet olası ticaret"e geri döndü. Böylece
bir işbölümü yapıldı. Engels kendi yaşamını olduğu kadar dostunun da
yaşamını kazanmaya başladı. Birbirinden uzakta da olsa yürekleri,
beyinleri aynı aşk için çarptı. Emekli olduğu gün yeniden doğdu. "Yaşasın!
Artık özgür bir adamım. Özgürlüğümün bu ilk günü. Şimdi bu yeni özgürlüğün
keyfini sürüyorum. Dünden beri yepyeni bir adam oldum. Kendimi on yıl
gençleşmiş hissediyorum." Engels'in ikinci baharını anlatan Marx'ın kızı
Eleanor, "Son kez bürosuna gideceği sabah potinlerini giyerken 'Son kez!'
diye haykırdığı o mutlu anı hiç unutamam. Birkaç saat sonra bahçe
kapısında onu bekliyorduk. Oturduğu evin karşısındaki küçük tarladan
geldiğini gördük. Bastonunu havada sallıyor, şarkılar söylüyordu, yüzü
mutluluktan ışıl ışıldı." Küçük tarlada şapkasını göğe fırlatarak "Artık
özgürüm" sözlerini söyleyen Engels kendini artık bütünüyle aşka verdi.
Aşk denince hep cinselliğin
bir yansıması algılanır. Aslında aşk bu gerçeğin bir parçasıdır. İnsanın
kendisini çevreleyen her nesne ile olan ilişkisinde bir aşk vardır. Bunun
adı dostluk, arkadaşlık, tutku da olsa özü aşktır. Bir ananın yavrusuna,
bir yavrunun anasına duyduğu aşk koşulsuzdur. Marx-Engels dostluğu da bu
anlamda bir aşktır ve koşulsuzdur.
"Birinci Keman"ın, Marx'ın
ölümü ile yarım kalan çalışmaları ve Kapital'leri baskıya hazırladı. Bir
yandan da çalışmalarını öleceği güne kadar büyük bir sabırla sürdürdü.
Engels'in vasiyeti üzere ölü bedeni yakıldı ve külleri sevdiği Eastbourne
kasabasının önündeki denize salındı.
2250 mektup arasından seçilen
80 mektupla Engels'i kendi sözcüklerinden daha yakından tanıyacaksınız.
Bölüm aralarındaki yazılar ise bu tanışıklığı pekiştirecek. Onu yüz bir
yıl sonra saygı ile siz de anacaksınız.
Emek, 5 Ağustos 1997
|