
KARL MARX -
FRİEDRİCH ENGELS
KUTSAL AİLE
Ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi
Bruno Bauer ve Hempalarına Karşı
SUNUŞ
GILBERT BADIA
KUTSAL AİLE, Marx ve
Engels'in birlikte yazıp yayınladıkları ilk yapıttır. Aslında imzaları,
ilkin Rheinische Zeitung'da ("Ren Gazetesi"), sonra da
Deutsche-Französische Jahrbücher'de ("Alman-Fransız Yıllıkları") daha önce
yanyana gelmiş bulunuyordu ve Marx, Kutsal Aile'de bu dergiye sık sık
atıfta bulunacaktır. Ama Kutsal Aile ile gerçek bir işbirliği
sözkonusudur. Ve bu işbirliği, bilindiği gibi bundan böyle iki dost
arasında, Marx'ın ölümü buna bir son verinceye değin ara vermeksizin
sürecektir.
Marx ve Engels 1844 Ağustosu
sonlarında Paris'te buluşurlar. Birlikte geçirdikleri on gün içinde,
Allgemeine Literatur-Zeitung ("Genel Yazın Gazetesi) adlı bir dergi
yayınlayan Bauer kardeşler ile yandaşlarına karşı birlikte polemik bir
yapıt yazmayı kararlaştırırlar. Kitap, Kritik der kritischen Kritik. Gegen
Bruno Bauer und Consorten ("Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi. Bruno Bauer
ve Hempalarına Karşı") adını taşıyacaktır. Bölümleri hemen bölüşür ve
önsözü hemen yazarlar. Engels hemen işe koyulur ve başlangıçta kısa bir
yergi yazısı genişliğini geçmeyecek gibi görünen yapıttan kendi payına
düşeni hemen yazar. Engels gittikten sonra Marx, kasım sonuna değin konu
üzerinde çalışır ve yapıt kalemi altında haftadan haftaya durmadan büyür.
Marx bu çalışma için, 1844 ilkyazı ve yazı içinde kağıt üzerine
çiziktirmiş bulunduğu notlarının, İktisadi ve Felsefi Elyazmaları'nın bir
bölümünü kullanır; ayrıca Fransız devrimi üzerindeki notlarından da
yararlanacaktır.
Demek ki kesin yapıt, özsel
bakımdan Marx'ın yapıtıdır. Engels, yapıtın onda-birini bile yazmamıştır.
(Daha ilk baskıda, iki yazardan herbirine hangi bölümlerin düştüğü, bizim
de belirtmiş bulunduğumuz gibi, içindekiler çizelgesinde gösteriliyordu.)
Başlangıçtaki broşür, küçük
boyda yirmi formayı aşan gerçek bir kitap olmuştu. Bunun üzerine, birçok
Alman devletinde yürürlükte bulunan kurallar gereği, önceden sansürden
geçmeye gerek kalmamıştı.
Elyazmasını basımcıya
göndereceği sırada Marx, ona kesin adını verir: Kutsal Aile ya da
Eleştirel ... vb.. Main-üzeri-Frankfurt'ta (Frankfurt am Main)
Literarische Anstalt (J. Rütten) tarafından hemen basılan yapıt, 1845
Şubatında çıkar.
Kutsal Aile, Allgemeine
Literatur-Zeitung çevresinde toplanan Bauer kardeşler ile onların
genç-hegelci yandaşlarını gülünç bir adlandırma biçimidir. Marx ve Engels,
Bauer kardeşlerin idealist görüşlerini, onların gerçek yaşamdan
uzaklıklarını ve felsefe ve tanrıbilim alanlarındaki soyut söylevler çekme
eğilimlerini eleştirirler. Öznelciliğe eğilim gösteren bu genç-hegelciler,
halk yığınlarında cansız bir maddeden, tarihsel süreç içinde yararsız bir
yükten başka bir şey görmüyorlar ve buna karşılık "tin" taşıyıcıları,
"mutlak eleştiri" taşıyıcıları olan seçkin kişiliklerin ve özellikle
kendilerinin, tarih yapıcıları olduklarını ileri sürüyorlardı. Almanya'nın
ilerleyici bir evrim yolu üzerindeki başlıca engeli bunlar, o sıralarda
Almanya'da egemen olan gerici toplumsal düzende değil ama sadece egemen
düşüncelerde, özellikle de dinde görüyorlardı.
Demek ki Kutsal Aile, kökende
özsel olarak polemik bir yapıt, bir yergi yazısıdır. Bu yapıt, aynı
nitelikte bir yapıt olan ve büyük ölçüde aynı hasımlara yönelik Alman
İdeolojisi gibi, —zaten bu iki yapıtın birçok sayfalarından birbirine çok
yakın bir ses çıkar—, bu kökenden zarar görür. İlkin, Marx ve Engels'in
tartıştıkları, çürütüp gülünç duruma düşürdükleri metinler bugün unutulmuş
oldukları için. Güncel okur bakımından Kutsal Aile, bu bahanelerin
önemsizliğinden zarar görür. Artık Edgar ya da hatta Bruno Bauer'in
broşürlerini kim okur? Eugène Sue'nün Les Mystères de Paris ("Paris'in
Gizemleri") adlı yapıtının Franz Zychlin von Zychlinski'ye (Szeliga)
esinlediği ayrıntılı yorumlar ile, Almanya ya da Fransa'da kim ilgilenir?
Hatta Fleur-de-Marie'nin [Meryem Çiçeği], Chourineur'ün [Bıçakçı] ya da
Maître d'école'ün [Öğretmen] başlarına gelenleri okuyunca hâlâ gülen ya da
acıyan kimseler bile melodramın bu kahramanlarının, onları eleştirmekle bu
kahramanların çıkıp yansıttıkları topluma saldırılmış olunacak derecede,
çağın şu ya da bu toplumsal katmanının tutum, düşünce ve davranışını
dışavurduklarını düşünmekte duraksayacaklardır.
Öte yandan Marx'ın eleştirisi
çoğu kez biçimle, karşıtlarının düşüncesinin çoğu kez gerçekten beceriksiz
ya da gülünç dışavurumu ile uğraşır. Bağlamlarından koparılınca Bauer,
Szeliga ya da Faucher'in son derece ince elenip sık dokunmuş o formülleri,
Lenin'in de belirttiği gibi, usanç verici bir izlenim uyandırırlar.
Gene de Lenin, elde kalem,
Kutsal Aile'yi okumak ve ondan uzun parçalar almaktan geri kalmamıştır.
Şundan ki polemik yapıt, Marx ve Engels için "geçmişteki felsefi
bilinç[leri] ile hesaplaşma" fırsatıdır ve Feuerbach'ın —burada hâlâ
övgüsünü yaptıkları— bakış açısını aşan Marx ve Engels, "soyut insan
inanışını... gerçek insanların ve onların tarihsel gelişmelerinin bilimi
ile... değiştirme"ye4 başlarlar. Başka bir deyişle, tarihsel materyalizmin
ilkelerini hazırlamaya başlarlar.
Kutsal Aile'de Marx, her ne
kadar henüz hegelci terminolojiyi kullanırsa da Hegel felsefesinden
uzaklaşır. Kutsal Aile'nin Proudhon'a ayrılmış sayfalarını yorumlayan
Lenin, —o sıralarda Marx Paris'te, Proudhon ile uzun tartışmalar
yapmıştır—, şöyle yazar:
"Marx burada hegelci
felsefeden uzaklaşır ve sosyalizm yoluna girer. Bu evrim açıktır. Marx'ın
neler kazanmış bulunduğu ve yeni bir fikirler alanına nasıl geçtiği
görülür."
Özellikle genç-hegelciler
tarafından fikirlere verilen role değinen Marx, toplumsal dönüşümlerde
insanların pratik eylemi üzerinde dirençle duracaktır.
"Fikirler hiçbir zaman
dünyanın bir eski durumunun ötesine götüremezler, diye yazar, onlar hiçbir
zaman eski durumun fikirlerinin ötesine götürmekten başka bir şey
yapamazlar. Genel olarak söylemek gerekirse fikirler, hiçbir şeyi iyi bir
sonuca vardıramazlar. Fikirleri iyi bir sonuca vardırmak için, pratik bir
güç kullanan insanlar gerekir."
Ve Engels de şöyle yazar:
"Tarih hiçbir şey yapmaz...
Tersine, bütün bunları yapan... ve bütün bu çatışmalara girişen insandır,
gerçek ve yaşayan insan."
Daha ötede Marx, güncel
olarak varolduğu biçimdeki toplumu, hangi kategori gerçek ve canlı
insanların "eleştirdiklerini" belirtir. Bunlar "toplumun, insan olarak acı
çeken, duyan, düşünen ve davranan emekçi üyeleridir. Bu nedenle, bunların
eleştirisi aynı zamanda pratiktir de".
Proletaryanın devrimci rolü,
özellikle Proudhon'a ayrılmış bulunan bölümde açığa vurulmuştur:
"Proletaryada insan, kendi
kendini yitirmiştir ... o ... böylesine bir insan-dışılığa karşı
başkaldırmak zorundadır. ... Nedir ki o, kendi öz yaşam koşullarını
kaldırmadan, kendi kendini kurtaramaz. Güncel toplumun tüm insandışı yaşam
koşullarını kaldırmadan da kendi öz yaşam koşullarını kaldıramaz."
Ve Marx şu ya da bu
proleterin öznel istencinin sözkonusu olmadığını açıkça gösterir:
"Sözkonusu olan şu ya da bu
proleterin ya da hatta tüm proletaryanın bir an için hangi ereği
tasarladığını bilmek değildir. Sözkonusu olan proletaryanın ne olduğunu
ve bu varlık uyarınca tarihsel olarak neyi yapmak zorunda kalacağını
bilmektir."
"Proletarya ile zenginlik"ten
oluşan bu karşıt kutupları çözümleyen Marx, her ikisinin de özel
mülkiyetten çıkmış olduklarını gösterir. Ve bu özel mülkiyetin kendi yıkım
nedenlerini nasıl kendinde taşıdığını da açıklar:
"Gerçi iktisadi hareketi
içinde özel mülkiyet, kendi öz yokoluşuna doğru yol alır; ama ... sadece
... işlerin doğasının koşullandırdığı ... kendinden bağımsız ... bir evrim
aracıyla ... Proletarya, özel mülkiyetin proletaryayı yaratarak kendine
karşı verdiği yargı kararını uygular."
Bu fikirlerin bir bölümü,
gerçi Marx'ın Edgar Bauer'in saldırılarına karşı savunduğu Proudhon'da ve
yapıtlarını iyi bildiği öteki fransız sosyalistlerde de bulunur. Ama bazı
noktalarda Marx daha ileriye gider. Aşağıdaki parça, marksist teori
içindeki önemi bilinen "üretim ilişkileri" kavramının bir ilk formülasyonu
değil midir?
"Proudhon bu fikre upuygun
bir açıklama vermeyi başaramadı. Yani insan için varlık olarak, insanın
nesnel varlığı olarak nesnenin, aynı zamanda insanın öteki insan için
varoluşu, onun öteki ile insanal bağlantısı, insanın insana oranla
toplumsal davranışı da olduğu ... fikrine."
Daha ilerde Marx, Proudhon'un
ardından, bir nesnenin "değer"i üzerinde durur.13 Ve Lenin'in belirttiği
gibi o bu sayfalarda "emek-değer teorisinin yolu üzerinde"dir.
Ama bu alıntılar Kutsal
Aile'nin özsel olarak ekonomi politiği incelediğini düşündürtebilir.
Gerçekte durum hiç de böyle değildir. Bauer kardeşlere karşı polemik, Marx
ve Engels için, tarih, felsefe, toplumbilim, din, edebiyat, vb. birçok
alanlara değinen bir "konu dışına çıkmalar" ("digressions") ya da
açıklamalar fırsatıdır.
Eugène Sue'nün kişilerinin
çözümlemesi ve bu yazarın sözde-sosyalizminin eleştirisi ile uzmanlar
ilgileneceklerdir. Ama ne fransız materyalizminin kısa özeti (Bölüm VI, s.
168-179) ile ilgilenmek için meslekten felsefeci olmak zorunludur, ne de
Yahudi sorunu ve Fransız devrimi üzerindeki gözlemlerin (Bölüm VI) tadına
varmak için toplumbilimci ya da tarihçi olmak.
Marx'ın düşüncesinin gidiş ve
hazırlanışını daha yakından irdelemek isteyen biri için Kutsal Aile'nin
özellikle taşıdığı değeri belirtmeye, sanırız ki bu bilgiler yetecektir.
Belki son olarak Kutsal
Aile'nin her sayfada fransız sorunlarını incelediği de belirtilebilir.
Gerçi polemik Bruno Bauer ile onu kuşatan genç-hegelciler topluluğunu
gözetir. Ama tartışma, Eugène Sue ve Proudhon, Fransız devrimi ve fransız
materyalizmi konusunda olur. Ve Marx "Yığın"dan sözederken düşündüğü,
Paris proletaryasıdır, o dolaysız bir tanışıklık ve dolaysız bir deneyim
sahibi olmaya başladığı proletarya. Fransız okuru bakımından, Marx ve
Engels'in bu gençlik yapıtını öğrenmek ya da yeniden okumak için ek bir
nedendir bu.
GILBERT BADIA
|