KARL MARX -
FRİEDRİCH ENGELS
KUTSAL AİLE
Ya da Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi
Bruno Bauer ve Hempalarına Karşı
KUTSAL AİLE
TAHİR DURAN
Gerek Bruno Bauer ve gerekse
kardeşi Edgar Bauer adı bugün bizler için pek bir anlam ifade etmiyor. Ama
1840'ların Almanyası'nda Bauer kardeşler popüler iki simadır ve aydın
kesim içinde, en çok ilgi görenlerin başında gelirler. Onların kendi
çağlarında popüler oluşlarından dolayı değil ama, Marx ve Engels'in
birlikte kaleme aldıkları ilk eser olan "Kutsal Aile"nin doğrudan muhatabı
olmaları nedeniyle Bauer kardeşlerin büyüğü olan Bruno Bauer'in yaşamından
kısaca bahsetmekte yarar var.
6 Eylül 1809'da doğan Bruno
Bauer, din öğretimi görmüş ve Berlin Üniversitesi'nde öğretim üyeliği
yapmış filozof, teolog ve gazetecidir. Hegelciler'in sağ kanadında yer
aldığı yıllarda Bruno Bauer adı pek duyulmaz. Berlin Üniversitesi'nden
Bonn Üniversitesi'ne geçtiği 1839 yılında Bauer genç Hegelciler'e
katılmıştır ve kısa sürede onların önderlerinden birisi olarak adından
sıkça bahsettirir olmuştur.
Bauer, geniş yankı uyandıran
"Sinoptiklerin Havariler Tarihinin Eleştirisi" adlı yapıtını
yayınladığında yıl 1841'dir. Bu kitabıyla Bauer, Hıristiyanlığa saldırarak
muhafazakarların tepkisini çeker, genç Hegelciler'in ise övgüsünü kazanır.
Bauer'in bu kitapta ortaya koyduğu oldukça önemlidir. Bauer, özetle
Hıristiyanlığın gökten inen ilahi bir din değil, ilk Hıristiyan cemaatinin
bilinçli bir ürünü olduğunu savunur ve Hegel felsefesindeki Tanrı
kavramının yerine bilinçli insanı koyarak Hegel felsefesini
tanrıtanımazlaştırır.
Bauer, 1840 yılında tahta
oturan ve sağ Hegelciler tarafından özgürlükleri sağlayacağı umuduyla
selamlanan kralın hışmına ilk uğrayanlardandır. 1842'de üniversiteden
uzaklaştırılır. Bauer, bu tarihten sonra genç Hegelciler'in yayın organı
durumunda olan Genel Edebiyat Gazetesi'ndeki yazılarıyla adını duyurmayı
sürdürür.
Bauer ile Marx'ın tanışması,
1841 yılına rastlar. Bauer'in yardımıyla Bonn Üniversitesi'nde öğretim
üyesi olmayı tasarlayan Marx, Bonn'a yerleşmiş ve Bauer kardeşlerin yakın
dostu olmuştur. Bruno Bauer'in üniversiteden uzaklaşması ile üniversitede
kalma umudunu yitiren Marx, bu günlerde Bauer'e "Hüküm Günündeki Borazan
Sesi" adlı sağ Hegelcileri eleştiren broşürü hazırlamada yardımcı olur.
Kral IV. Wilhelm'in sağ
Hegelcileri düş kırıklığına uğratan baskıcı yönetimi Bauer, Arnold Ruge ve
Karl Marx'ın siyasal mücadeleye ilgilerinin artmasına ve bu mücadelede
kullanacakları aramalarına neden olur. Marx'ın kısa süre editörlüğünü
yaptığı Ren Gazetesi, bu araçlardan biridir. Ki bu gazete Marx'ın genç
Hegelciler'den kopuşuna doğru gidişte önemli bir adımdır da. Genç
Hegelciler'in komünizm ve tanrıtanımazlık üzerine radikal ama bir o kadar
da içi boş ve amaçsız yazıları, "çevresindeki halkın yoksulluğunun amansız
çığlıklarını duyan herkes" gibi Marx'ı da çileden çıkarmaya yetiyordu.
Gazete üzerinde artan sansür
baskısı nedeniyle editörlük görevinden istifa etmek zorunda kalan Marx,
1844 yılında Paris'e yerleşti. Daha Ren Gazetesi günlerinden beri Marx ve
Engels isimlerinin aynı gazete ve dergilerde yer aldığı görülüyordu.
Engels ile Marx, 1842'de Marx, Ren Gazetesi editörüyken tanışmışlar, ama
Marx'ın soğuk davranışı nedeniyle pek sohbet etme şansları olmamıştı.
Alman-Fransız Yıllıkları, hem Marx ve Engels'in görüşlerini daha iyi ifade
edebildiği ve hem de birbirleri arasındaki ortak paydaları görebildikleri
bir dergi oldu.
1844'te Marxlar'ın Paris'teki
evinin kapısını çalan Engels, karşısında 1842'dekinden çok daha sıcak
davranan birini buldu. Engels, sadece on gün kaldı Paris'te. Bu kısacık
zaman içinde Marx ile Engels, hem sıkı bir dostluk bağı kurdular, hem de
geleceğe yönelik planlarını ortaklaştırma kararını aldılar. İşte "Kutsal
Aile" bu ortak mücadele kararının ürünü olarak çıktı ortaya. Her ikisinin
de bir dönem içinde yer aldıkları genç Hegelciler'e yönelik eleştiriler,
geçmişleri ile hesaplaşmalarıydı bir anlamda. Onlara göre, Bauer
kardeşlerin Genel Edebiyat Gazetesi'ndeki "saldırılarını kesin bir şekilde
geri püskürtmenin ve sayıklamalarını yüzlerine vurmanın zamanı gelmiş"ti.
Bu amaçla bir broşür hazırlamaya karar verdiler.
Bugünlerde pek çok sosyalist
de Marx ve Engels gibi düşünüyordu. Genel Edebiyat Gazetesi'ni Marx'a
gönderen Jung, bir mektubunda şunları yazıyordu:
"Bruno Bauer üzerindeki
görüşleriniz çok doğru, ama Bauer'i gizemli sakıncalığından çıkmak zorunda
bırakmak ereğiyle, bu gözlemleri bir Alman gazetesi için bir eleştiri
biçimine getirmeniz iyi olurdu (...) Bay Bauer'e karşı ne yapmayı
düşündüğünüzü bana yazın; eğer bu eleştiriye zaman ayırmak istemiyorsanız,
biz, Hess ve ben, mektuplarınızdan bir makale çıkarmak için yararlanmak
istiyoruz."
Marx ve Engels'in ortak bir
çalışma ile Bauer kardeşleri eleştiriye yönelmesinin başında şüphesiz ki
"Eleştirel Eleştiri"nin tutarsızlıklarını gözler önüne sermek geliyordu.
Yani yapmak istedikleri Jung'un istediğinin daha fazlasıydı. Marx ve
Engels, konu paylaşımı yaptılar ve Engels, Paris'te kaldığı on gün içinde
üzerine düşen bölümleri kaleme aldı. Marx, hem kendi üzerine düşen
bölümleri tamamlayacak ve hem de broşürün yayınlanmasıyla ilgilenecekti.
Ama Marx, broşür olarak tasarlanan çalışmayı geliştirdi ve böylece ortaya,
20 formayı aşan bir yapıt çıktı (ki bu, yapıtın Prusya sansür kuruluna
takılmasını da engelliyordu). Ortaya çıkan eser, salt "Eleştirel
Eleştirinin Eleştirisi" olmaktan çıkıp daha farklı bir önem kazanmış oldu
böylece. Bauer kardeşlerin Eleştirel Eleştiri'sinin en küçük ayrıntıları
bile didiklenerek alaycı bir dille yerden yere vuruluyordu. Ama bu eserin
asıl önemi Marx'ın kendi görüşlerini açıklamak için Bauer kardeşlerin
"Eleştirel Eleştiri"sine yönelttiği eleştirileri kullanması oldu.
Eleştirel Eleştirinin
Eleştirisi, Marx ve Engels için geçmiş ile bir hesaplaşma, geçmişte içinde
yer aldıkları genç Hegelciler'den kesin kopuşlarını ilan etmeleri anlamına
geliyordu. Onlar bu hesaplaşmayı, kendi diyalektik ve tarihsel materyalizm
görüşlerini formüle edecekleri "Feuerbach Üzerine Tezler" (Marx),
"İngiltere'de İşçi Sınıfının Durumu" (Engels) ve ortak eserleri olan
"Alman İdeolojisi"nde de sürdürdüler.
Eleştirel Eleştirinin
Eleştirisi, iki ay gibi kısa bir sürede tamamlandı ve Şubat 1845'te
Yazınsal Yayınlar Yayınevi tarafından Almanya'da yayımlandı. Yayınevinin
sahibi Löwenthal'in önerisi ile kitabın adı "Kutsal Aile ya da Eleştirel
Eleştirinin Eleştirisi Bruno Bauer ve Hempalarına Karşı" olarak
değiştirildi.
Engels, kitabın yayınından
kısa bir süre sonra Marx'a yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Eleştirel
Eleştirinin Eleştirisi" benzersiz bir kitap, senin Yahudi sorunu,
materyalizm ve gizemleri konusundaki eleştirilerin çok güzel ve çok etki
yapacak. Bununla birlikte kitabı çok büyük buluyorum. Genel Edebiyat
Gazetesi karşısında gösterdiğimiz egemen küçümseme, onun eleştirisine
ayırdığımız sayfaların büyük sayısı ile çok karşıt düşüyor. Üstelik, kurgu
ve soyut varlık üzerine söylediklerimiz geniş bir okur yığını için az
anlaşılır ve onu pek ilgilendirmez nitelikte. Bu sakıncalar bir yana,
kitap parlak bir biçimde yazılmış ve insan gülmekten katılıyor." (17 Mart
1845)
"Kutsal Aile"nin geniş
okuyucu yığınlarına ulaşamayacağına yönelik Engels'in kaygıları, yayınevi
sahibi Löwenthal tarafından da dile getirilmişti daha önce: "Kitabınızın
Genel Edebiyat Gazetesi'ne çokça bağlanması ve durmadan onu anıştırmada
bulunması nedeniyle, büyük okur yığınına yeterince özgün görünmeyeceğini
ve onun için çok çekici olmayacağını kendimizden gizlemeyelim." (15 Ocak
1845)
Engels ve Löwenthal,
kaygılarında haklı çıktılar. Kitap, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşamadı
ama etkisi umulandan da fazla oldu. Basında çıkan eleştiriler bunun en
güzel göstergesiydi. Kölnische Zeitung, Mannheimer Abendzeitung,
Rheinischer Beobachter'de çıkan eleştirilerin hepsinde eserin gücüne vurgu
yapılıyordu. Allgemeine Zeitung'ta ise muhafazakarların öfkesini apaçık
görmek mümkündü:
"Bunun her satırı devlete,
kiliseye, hukuka, dine ve mülkiyete karşı ayaklanmaya çağırıyor. Kısaca bu
en radikal, en kestirme sosyalizmin belirtilerini ihtiva ediyor ve Herr
Marx'ın hem çok geniş bir bilgiye sahip olması ve hem de Hegel'in
genellikle 'demir mantık' olarak bilinen mantığının polemik
cephaneliğinden yararlanmakta çok usta oluşu nedeniyle daha da tehlikeli
bir hal alıyor."
Bauer'in yanıtı ise Wigand Üç
Aylık Dergisi'nde yer alan ve yanlış anlaşıldığını açıklamaya çalışan bir
yazı oldu. Marx, Toplum Aynası adlı dergide yer alan makalesiyle bir kez
daha yüklendi: "Gerçeklere en gülünç bir şekilde hokkabazlık ederek ve
onları en acıklı bir şekilde çarpıtarak, Bruno Bauer, Kutsal Aile'de Marx
ve Engels tarafından kendisine verilen ölüm cezasını onaylamış
bulunmaktadır."
* * *
1895'te henüz 25 yaşında olan
Lenin, Berlin Kraliyet Kitaplığı'nda bulunan Marx ve Engels'in yapıtlarını
titizlikle incelemeye koyulur. Bugünlerden geriye kalan notlar arasında
Lenin'in Kutsal Aile'ye ilişkin değerlendirmelerinin bulunduğu 23 sayfalık
bir elyazması defter de vardır.
Lenin, bu defterde Marx ve
Engels'in ideolojik gelişimini izler ve "Hegelci felsefeden gelen Marx,
burada sosyalizme varır; geçiş kendini açıkça gösterir. Marx'ın neleri
kazanmış bulunduğu ve yeni bir fikirler alanına nasıl geçtiği görülür"
sözleriyle Kutsal Aile'nin önemine vurgu yapar.
Lenin'in elyazmalarında şu
satırlara da rastlıyoruz: "Daha sonraki bölümde (VII), gene usanç verici,
kılı kırk yarıcı bir eleştiriye başlar", "Bütün VII. bölüm aktarılan
parçaların dışında, en akla hayale sığmaz alay ve parodilerden başka bir
şey içermez, en önemsiz çelişkileri didik didik eder ve Genel Edebiyat
Gazetesi'nin tüm budalalıklarını gırgıra alır."
Kutsal Aile'nin
yayınlanmasının üzerinden 150 yıldan fazla zaman geçti. Başta da
belirttiğimiz gibi bugün ne Bauer kardeşlerin ne de Genel Edebiyat
Gazetesi'nin bir önemi var. Yayınlandığı yıllarda bile sınırlı bir okuyucu
kitlesine ulaşabilen yapıtın bugün için önemi ne olabilir? Bu sorunun
yanıtını yukarıda belli yönleri ile verdik. Ek olarak Fransızca baskının
sunuş yazısını yazan Gilbert Bedia'nın sözlerini aktaralım:
"Eugene Sue'nün kişilerinin
çözümlenmesi ve bu yazarın ve bu yazarın sözde sosyalizminin eleştirisi
ile uzmanlar ilgileneceklerdir. Ama ne Fransız materyalizminin kısa özeti
ile ilgilenmek için meslekten felsefeci olmak zorunludur, ne de Yahudi
sorunu ve Fransız Devrimi üzerindeki gözlemlerin tadına varmak için
toplumbilimci ya da tarihçi olmak."
Özgürlük Dünyası,
Ekim 2000 No: 104
|