KARL MARX -
FRİEDRİCH ENGELS
ALMAN İDEOLOJİSİ [FEUERBACH]
KARL MARX
[FEUERBACH ÜZERİNE TEZLER]
[Marx'ın özgün Metni]
1. Feuerbach'a İlişkin
1
Şimdiye kadarki tüm
materyalizmin (Feuerbach'ınki dahil) başlıca kusuru, nesnenin
[Gegenstand], gerçekliğin, duyumluluğun [Sinnlichkeit]; duyumsal insan
faaliyeti, pratik [Praxis] olarak değil, öznel olarak değil; yalnızca
nesne [Object] ya da sezgi [Anschauung] biçiminde kavranmasıdır. Bunun
içindir ki, etkin yön, soyut olarak, materyalizmin tersine, —gerçek
duyumsal faaliyeti bu biçimiyle doğal olarak tanımayan— idealizm
tarafından geliştirilmiştir. Feuerbach, duyumsal nesneler —düşünsel
nesnelerden [Gedankenobjecte] gerçekten ayrı nesneler— ister: ama insan
faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz. Bunun içindir ki,
"Hıristiyanlığın Özü"nde, yalnızca teorik tutum, hakiki insan tutumu
olarak görülür, pratik ise ancak iğrenç yahudice görünümüyle kavranır ve
sabitleştirilir. O nedenle de, "devrimci", "pratik-eleştirel" faaliyetin
önemini anlamaz.
2
Nesnel hakikatin insan
düşüncesine atfedilip atfedilmeyeceği sorunu — bir teori sorunu değil,
pratik bir sorundur. İnsan, hakikati, yani düşüncesinin gerçekliğini ve
gücünü, bu dünyaya aitliğini [Disseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır.
Pratikten yalıtılmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki
tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur.
3
Koşulların değiştirilmesine
ve eğitime ilişkin materyalist öğreti, koşulların insanlar tarafından
değiştirildiğini ve eğiticinin kendisinin de eğitilmesi gerektiğini
unutur. O nedenle, toplumu —biri diğerinin üstünde yer alacak biçimde— iki
kısma ayırmak durumunda kalır.
Koşulların değiş[mesi] ile
insan faaliyetinin ya da insanın kendisinin değişmesinin örtüşmesi, ancak
devrimci pratik biçiminde kavranırsa ussal olarak anlaşılabilir.
4
Feuerbach, dinsel
kendine-yabancılaşma olgusundan, dünyanın biri dinsel dünya, ötekisi
cismani dünya olmak üzere ikileşmesi olgusundan hareket eder. Onun uğraşı,
dinsel dünyayı, cismani temeline oturtmaktan ibarettir. Ama cismani
temelin kendi kendinden koparak özerk bir krallık gibi bulutlara
yerleşmesi, ancak bu cismani temelin içsel çekişmesi ve iç çelişkisiyle
açıklanabilir. Öyleyse bu da, hem kendi içinde, hem iç çelişki olarak
anlaşılarak, pratik içinde devrimcileştirilmelidir. Demek ki, örneğin,
dünyevi ailenin, kutsal ailenin gizi olduğu bir kez keşfedilince, bu kez
de bu birincisinin teorik ve pratik olarak yok edilmesi gerekir.
5
Soyut düşünceyle tatmin
olmayan Feuerbach, sezgi ister; ama duyumluluğu, duyumsal-insanın pratik
faaliyeti olarak kavramaz.
6
Feuerbach, dinsel özü, insan
özüne indirger. Ama insan özü, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir
soyutlama değildir. Bu öz aslında, toplumsal ilişkiler bütünüdür.
Gerçek özün eleştirisine
girmeyen Feuerbach, dolayısıyla:
1. Tarihsel akıştan koparak
dinsel duyguyu kendi içinde sabitleştirmek ve soyut —yalıtılmış— bir insan
bireyini öncülleştirmek zorunda kalır.
2. O nedenle, bu öz, olsa
olsa, "tür" olarak, birçok bireyi doğal biçimde birbirine bağlayan içsel,
dilsiz genellik olarak kavranabilir.
7
İşte bu nedenledir ki,
Feuerbach, "dinsel duygu"nun kendisinin bir toplumsal ürün olduğunu ve
tahlil ettiği soyut bireyin, belirli bir toplumsal biçime ait olduğunu
görmez.
8
Her toplumsal yaşam, özünde
pratiktir. Teoriyi gizemciliğe götüren bütün giz'ler, ussal çözümlerini,
insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.
9
Sezgisel materyalizmin, yani
duyumluluğu pratik faaliyet olarak kavramayan materyalizmin vardığı en üst
nokta, tek tek bireylerin ve "sivil toplum"un sezgisidir.
10
Eski materyalizmin bakış
açısı, sivil toplumdur, yeni materyalizmin bakış açısı ise, insan toplumu
ya da toplumsal insanlıktır.
11
Filozoflar dünyayı yalnızca
değişik biçimlerde yorumladılar, sorun onu değiştirmektir.
KARL MARX
[FEUERBACH ÜZERİNE TEZLER]
[Engels'in Basıma Hazırladığı
Metin]
1. Feuerbach'a İlişkin
1
Şimdiye kadarki tüm
materyalizmin —Feuerbach'ınki dahil— başlıca kusuru, nesnenin
[Gegenstand], gerçekliğin, duyumluluğun [Sinnlichkeit], duyumsal insan
faaliyeti, pratik [Praxis] olarak değil, öznel olarak değil; yalnızca
nesne [Object] ya da sezgi [Anschauung] biçiminde kavranmasıdır. Etkin
yönün, materyalizmin tersine, idealizm tarafından —ama yalnızca soyut
olarak, çünkü idealizm gerçek, duyumsal faaliyeti bu biçimiyle doğal
olarak tanımaz— geliştirilmiş olmasının nedeni budur. Feuerbach, duyumsal
nesneler, düşünsel nesnelerden [Gedankenobjecte] gerçekten ayrı nesneler
ister; ama insan faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz.
Bunun içindir ki, "Hıristiyanlığın Özü"nde, yalnızca teorik tutum, hakiki
insan tutumu olarak görülür, pratik ise ancak iğrenç yahudice görünümüyle
kavranır ve sabitleştirilir. O nedenle de, "devrimci," "pratik-eleştirel"
faaliyetin önemini anlamaz.
2
Nesnel hakikatin insan
düşüncesine atfedilip atfedilemeyeceği sorunu, bir teori sorunu değil,
pratik bir sorundur. İnsan, hakikati, yani düşüncesinin gerçekliğini ve
gücünü, bu dünyaya aitliğini [Disseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır.
Pratikten yalıtılmış bir düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği
konusundaki tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur.
3
İnsanların koşulların ve
eğitimin ürünü oldukları, dolayısıyla değişik insanların başka koşulların
ve farklı eğitimin ürünü oldukları biçimindeki materyalist öğreti,
koşulların insanların kendileri tarafından değiştirildiğini ve eğiticinin
kendisinin de eğitilmesi gerektiğini unutur. O nedenle, toplumu, biri
diğerinin üstünde yer alacak biçimde, iki kısma ayırmak zorunluluğuyla
karşı karşıya gelir. (Örneğin Robert Owen'da.)
Koşulların değişmesi ile
insanın faaliyetinin değişmesinin örtüşmesi, ancak altüst edici pratik
biçiminde kavranıp ussal olarak anlaşılabilir.
4
Feuerbach, dinsel
kendine-yabancılaşma olgusundan, dünyanın biri dinsel, tasarlanmış dünya,
ötekisi gerçek dünya olmak üzere ikileşmesi olgusundan hareket eder. Onun
uğraşı, dinsel dünyayı, cismani temeline oturtmaktan ibarettir. Ama bu
uğraşı sonuca ulaştırdığında, yapılması gereken esas işin hâlâ el atılmayı
beklemekte olduğunu görmez. Cismani temelin kendi kendinden koparak, özerk
bir krallık gibi, bulutlara yerleşmesi olgusu, ancak bu cismani temelin
içsel çekişmesi ve iç çelişkisiyle açıklanabilir. Öyleyse bu da ilkin
kendi çelişkisi içinde anlaşılmalı ve ardından da bu çelişkinin
kaldırılmasıyla pratik içinde devrimcileştirilmelidir. Demek ki, örneğin
dünyevi ailenin, kutsal ailenin gizi olduğu bir kez keşfedilince, bu kez
de bu birincisinin teorik olarak eleştirilmesi ve pratik olarak altüst
edilmesi gerekir.
5
Soyut düşünceyle tatmin
olmayan Feuerbach, duyumsal sezgiye başvurur; ama duyumluluğu,
duyumsal-insanın pratik faaliyeti olarak kavramaz.
6
Feuerbach, dinsel özü, insan
özüne indirger. Ama insan özü, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir
soyutlama değildir. Bu öz aslında, toplumsal ilişkiler bütünüdür.
Gerçek özün eleştirisine
girmeyen Feuerbach, dolayısıyla:
1. Tarihsel akıştan koparak,
dinsel duyguyu kendi içinde sabitleştirmek ve soyut —yalıtılmış— bir insan
bireyini öncülleştirmek;
2. O nedenle, bu özü, olsa
olsa, "tür" olarak, birçok bireyi salt doğal biçimde birbirine bağlayan
içsel, dilsiz genellik olarak kavramak zorunda kalır.
7
İşte bu nedenledir ki,
Feuerbach, "dinsel duygu"nun kendisinin bir toplumsal ürün olduğunu ve
tahlil ettiği soyut bireyin, belirli bir toplumsal biçime ait olduğunu
görmez.
8
Toplumsal yaşam, özünde
pratiktir. Teoriyi gizemciliğe saptıran bütün giz'ler, ussal çözümlerini,
insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.
9
Sezgisel materyalizmin, yani
duyumluluğu pratik faaliyet olarak kavramayan materyalizmin vardığı en üst
nokta, tek tek bireylerin "sivil toplum" içindeki sezgisidir.
10
Eski materyalizmin bakış
açısı, "sivil" toplumdur; yeni materyalizmin bakış açısı ise, insan
toplumu, ya da toplumsallaşmış insanlıktır.
11
Filozoflar dünyayı yalnızca
değişik biçimlerde yorumladılar, oysa sorun onu değiştirmektir.
|