MARX-ENGELS  KİTAPLARI

 

KUTSAL AİLE

ALMAN İDEOLOJİSİ [FEUERBACH]

KAPİTALİZM ÖNCESİ EKONOMİ BİÇİMLERİ

FELSEFE METİNLERİ

KOMÜNİST MANİFESTO VE KOMÜNİZMİN İLKELERİ

GOTHA VE ERFURT PROGRAMLARININ ELEŞTİRİSİ

SÖMÜRGECİLİK ÜZERİNE

ANARŞİZM ÜZERİNE

DİN ÜZERİNE

DOĞU SORUNU [TÜRKİYE]

SEÇME YAZIŞMALAR 1

SEÇME YAZIŞMALAR 2

YAZIN VE SANAT ÜZERİNE 1

YAZIN VE SANAT ÜZERİNE 2

KOMÜNİST PARTİ MANİFESTOSU

BASIN SÖYLEŞİLERİ

SÜRGÜNDEKİ BÜYÜK ADAMLAR

NÜFUS SORUNU VE MALTHUS

SEÇME YAPITLAR 1

SEÇME YAPITLAR 2

SEÇME YAPITLAR 3

KADIN VE AİLE

İŞÇİ SINIFI PARTİSİ ÜZERİNE

 


KARL MARX - FRİEDRİCH ENGELS


ALMAN İDEOLOJİSİ [FEUERBACH]


KARL MARX

[FEUERBACH ÜZERİNE TEZLER]

[Marx'ın özgün Metni]

 

1. Feuerbach'a İlişkin

 

1

 

Şimdiye kadarki tüm materyalizmin (Feuerbach'ınki dahil) başlıca kusuru, nesnenin [Gegenstand], gerçekliğin, duyumluluğun [Sinnlichkeit]; duyumsal insan faaliyeti, pratik [Praxis] olarak değil, öznel olarak değil; yalnızca nesne [Object] ya da sezgi [Anschauung] biçiminde kavranmasıdır. Bunun içindir ki, etkin yön, soyut olarak, materyalizmin tersine, —gerçek duyumsal faaliyeti bu biçimiyle doğal olarak tanımayan— idealizm tarafından geliştirilmiştir. Feuerbach, duyumsal nesneler —düşünsel nesnelerden [Gedankenobjecte] gerçekten ayrı nesneler— ister: ama insan faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz. Bunun içindir ki, "Hıristiyanlığın Özü"nde, yalnızca teorik tutum, hakiki insan tutumu olarak görülür, pratik ise ancak iğrenç yahudice görünümüyle kavranır ve sabitleştirilir. O nedenle de, "devrimci", "pratik-eleştirel" faaliyetin önemini anlamaz.

 

2

 

Nesnel hakikatin insan düşüncesine atfedilip atfedilmeyeceği sorunu — bir teori sorunu değil, pratik bir sorundur. İnsan, hakikati, yani düşüncesinin gerçekliğini ve gücünü, bu dünyaya aitliğini [Disseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır. Pratikten yalıtılmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur.

 

3

 

Koşulların değiştirilmesine ve eğitime ilişkin materyalist öğreti, koşulların insanlar tarafından değiştirildiğini ve eğiticinin kendisinin de eğitilmesi gerektiğini unutur. O nedenle, toplumu —biri diğerinin üstünde yer alacak biçimde— iki kısma ayırmak durumunda kalır.

Koşulların değiş[mesi] ile insan faaliyetinin ya da insanın kendisinin değişmesinin örtüşmesi, ancak devrimci pratik biçiminde kavranırsa ussal olarak anlaşılabilir.

 

4

 

Feuerbach, dinsel kendine-yabancılaşma olgusundan, dünyanın biri dinsel dünya, ötekisi cismani dünya olmak üzere ikileşmesi olgusundan hareket eder. Onun uğraşı, dinsel dünyayı, cismani temeline oturtmaktan ibarettir. Ama cismani temelin kendi kendinden koparak özerk bir krallık gibi bulutlara yerleşmesi, ancak bu cismani temelin içsel çekişmesi ve iç çelişkisiyle açıklanabilir. Öyleyse bu da, hem kendi içinde, hem iç çelişki olarak anlaşılarak, pratik içinde devrimcileştirilmelidir. Demek ki, örneğin, dünyevi ailenin, kutsal ailenin gizi olduğu bir kez keşfedilince, bu kez de bu birincisinin teorik ve pratik olarak yok edilmesi gerekir.

 

5

 

Soyut düşünceyle tatmin olmayan Feuerbach, sezgi ister; ama duyumluluğu, duyumsal-insanın pratik faaliyeti olarak kavramaz.

 

6

 

Feuerbach, dinsel özü, insan özüne indirger. Ama insan özü, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Bu öz aslında, toplumsal ilişkiler bütünüdür.

Gerçek özün eleştirisine girmeyen Feuerbach, dolayısıyla:

1. Tarihsel akıştan koparak dinsel duyguyu kendi içinde sabitleştirmek ve soyut —yalıtılmış— bir insan bireyini öncülleştirmek zorunda kalır.

2. O nedenle, bu öz, olsa olsa, "tür" olarak, birçok bireyi doğal biçimde birbirine bağlayan içsel, dilsiz genellik olarak kavranabilir.

 

7

 

İşte bu nedenledir ki, Feuerbach, "dinsel duygu"nun kendisinin bir toplumsal ürün olduğunu ve tahlil ettiği soyut bireyin, belirli bir toplumsal biçime ait olduğunu görmez.

 

8

 

Her toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe götüren bütün giz'ler, ussal çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.

 

9

 

Sezgisel materyalizmin, yani duyumluluğu pratik faaliyet olarak kavramayan materyalizmin vardığı en üst nokta, tek tek bireylerin ve "sivil toplum"un sezgisidir.

 

10

 

Eski materyalizmin bakış açısı, sivil toplumdur, yeni materyalizmin bakış açısı ise, insan toplumu ya da toplumsal insanlıktır.

 

11

 

Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, sorun onu değiştirmektir.

 


 

KARL MARX

[FEUERBACH ÜZERİNE TEZLER]

[Engels'in Basıma Hazırladığı Metin]

 

 

1. Feuerbach'a İlişkin

 

1

 

Şimdiye kadarki tüm materyalizmin —Feuerbach'ınki dahil— başlıca kusuru, nesnenin [Gegenstand], gerçekliğin, duyumluluğun [Sinnlichkeit], duyumsal insan faaliyeti, pratik [Praxis] olarak değil, öznel olarak değil; yalnızca nesne [Object] ya da sezgi [Anschauung] biçiminde kavranmasıdır. Etkin yönün, materyalizmin tersine, idealizm tarafından —ama yalnızca soyut olarak, çünkü idealizm gerçek, duyumsal faaliyeti bu biçimiyle doğal olarak tanımaz— geliştirilmiş olmasının nedeni budur. Feuerbach, duyumsal nesneler, düşünsel nesnelerden [Gedankenobjecte] gerçekten ayrı nesneler ister; ama insan faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz. Bunun içindir ki, "Hıristiyanlığın Özü"nde, yalnızca teorik tutum, hakiki insan tutumu olarak görülür, pratik ise ancak iğrenç yahudice görünümüyle kavranır ve sabitleştirilir. O nedenle de, "devrimci," "pratik-eleştirel" faaliyetin önemini anlamaz.

 

2

 

Nesnel hakikatin insan düşüncesine atfedilip atfedilemeyeceği sorunu, bir teori sorunu değil, pratik bir sorundur. İnsan, hakikati, yani düşüncesinin gerçekliğini ve gücünü, bu dünyaya aitliğini [Disseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır. Pratikten yalıtılmış bir düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur.

 

3

 

İnsanların koşulların ve eğitimin ürünü oldukları, dolayısıyla değişik insanların başka koşulların ve farklı eğitimin ürünü oldukları biçimindeki materyalist öğreti, koşulların insanların kendileri tarafından değiştirildiğini ve eğiticinin kendisinin de eğitilmesi gerektiğini unutur. O nedenle, toplumu, biri diğerinin üstünde yer alacak biçimde, iki kısma ayırmak zorunluluğuyla karşı karşıya gelir. (Örneğin Robert Owen'da.)

Koşulların değişmesi ile insanın faaliyetinin değişmesinin örtüşmesi, ancak altüst edici pratik biçiminde kavranıp ussal olarak anlaşılabilir.

 

4

 

Feuerbach, dinsel kendine-yabancılaşma olgusundan, dünyanın biri dinsel, tasarlanmış dünya, ötekisi gerçek dünya olmak üzere ikileşmesi olgusundan hareket eder. Onun uğraşı, dinsel dünyayı, cismani temeline oturtmaktan ibarettir. Ama bu uğraşı sonuca ulaştırdığında, yapılması gereken esas işin hâlâ el atılmayı beklemekte olduğunu görmez. Cismani temelin kendi kendinden koparak, özerk bir krallık gibi, bulutlara yerleşmesi olgusu, ancak bu cismani temelin içsel çekişmesi ve iç çelişkisiyle açıklanabilir. Öyleyse bu da ilkin kendi çelişkisi içinde anlaşılmalı ve ardından da bu çelişkinin kaldırılmasıyla pratik içinde devrimcileştirilmelidir. Demek ki, örneğin dünyevi ailenin, kutsal ailenin gizi olduğu bir kez keşfedilince, bu kez de bu birincisinin teorik olarak eleştirilmesi ve pratik olarak altüst edilmesi gerekir.

 

5

 

Soyut düşünceyle tatmin olmayan Feuerbach, duyumsal sezgiye başvurur; ama duyumluluğu, duyumsal-insanın pratik faaliyeti olarak kavramaz.

 

6

 

Feuerbach, dinsel özü, insan özüne indirger. Ama insan özü, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Bu öz aslında, toplumsal ilişkiler bütünüdür.

Gerçek özün eleştirisine girmeyen Feuerbach, dolayısıyla:

1. Tarihsel akıştan koparak, dinsel duyguyu kendi içinde sabitleştirmek ve soyut —yalıtılmış— bir insan bireyini öncülleştirmek;

2. O nedenle, bu özü, olsa olsa, "tür" olarak, birçok bireyi salt doğal biçimde birbirine bağlayan içsel, dilsiz genellik olarak kavramak zorunda kalır.

 

7

 

İşte bu nedenledir ki, Feuerbach, "dinsel duygu"nun kendisinin bir toplumsal ürün olduğunu ve tahlil ettiği soyut bireyin, belirli bir toplumsal biçime ait olduğunu görmez.

 

8

 

Toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe saptıran bütün giz'ler, ussal çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.

 

9

 

Sezgisel materyalizmin, yani duyumluluğu pratik faaliyet olarak kavramayan materyalizmin vardığı en üst nokta, tek tek bireylerin "sivil toplum" içindeki sezgisidir.

 

10

 

Eski materyalizmin bakış açısı, "sivil" toplumdur; yeni materyalizmin bakış açısı ise, insan toplumu, ya da toplumsallaşmış insanlıktır.

 

11

 

Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, oysa sorun onu değiştirmektir.


 

ALMAN İDEOLOJİSİ [FEUERBACH]

İÇİNDEKİLER

SUNUŞ / JACQUES MILHAU